Mazide Kalan Çocukluğumuz


Şu anda 35-40 yaşlarında olan kuşağın çocukluğu biraz farklı geçmiştir. Belki unutanlar vardır diye hatırlatmak istiyorum.

Biz çocukken bir kere isimler daha standarttı. Şimdiki gibi, Berke, Berke Can, Itır Su tarzı isimler yoktu. O zaman erkekler Ahmet, Mehmet olurdu kızlar ise Ayşe, Fatma, Öznur tarzı isimlerdi. O yüzden de isimleri akılda tutmak çok kolaydı. Şu anda çocuk olduğunuzu düşünsenize etrafta Itır Su'lar, Demir Can'lar filan yüzlerce değişik isim var. Bir de o zamanlar çift isim modası pek yoktu. Genelde çocukların tek ismi olurdu. Tabi komik şeyler de olurdu. Çocuğun adı Abdullah, dedesiyle beraber yürüyorlar. O zamanlar adetti çocuğa dedesinin ismini vermişler. Arkadaşları bağırıyor. Abdullah Ne yapıyon olum? diye. Çocukcağız tam iyiyim derken çocuklar gülüşüyorlar ve biz sana değil dedene sorduk diyorlar. O sırada dede kızıyor çocuk utanıyor. Etrafta bir cümbüş bir kovalama. O dönemde bazı çocukların isimleri de çok ağırdı. Bazı çocuklar vardı o kadar ağır bir isim koymuşlar ki ezildikçe eziliyor altında.

Bisiklet olayında BMX, Pinokyo bir de Sinderella tarzı bir şey vardı sanırım. BMX Alamancı tabir edilen çocukların kullandığı bisikletlerdendi. Sarı tekerlekli ve fiyakalıydı. Bu arada o cocuklar bizim Türkiye'de yaşayan akranlarının iki misli olurdu. Çok sonraları düşündüğümde bunun sebebinin beslenme olduğunu anlamıştım. Alamancı çocuklar arada sırada artizlik olsun diye Almanca filan konuşurlardı. O zamanlar çocuklar arasında yaygın olarak bir tur versene bineyim muhabbeti dönerdi. Topu olan bir çocuk olurdu çoğunlukla ve top o zamanlar kıt bir kaynak olduğundan oynamayı bilmese de mecburen mal sahibi kontenjanından bütün maçlarda oynardı. Bir de topunuzu kesicem diyen aksi ihtiyarlar olurdu. Bir kaç kere bu tehditlerini gerçeğe de dönüştürdüklerini gördüm.O dönemde en anti karizmatik uygulama tam çocuklarla takılırken annelerin pencereden çıkıp hadi yavrum eve gel yemek yicen demesi olurdu. Bu lafın söylendiği çocuk yerin dibine geçerdi.

Mahalle kavgaları olurdu. Karşı mahalleden bir çocuk bizim mahalleden bir arkadaşın rezerve ettiği kıza bakardı. Kızın da bu durumdan çok haberi olmazdı ama yine de sağlam bir kavga olurdu. Sonrasında bir hafta sonra kavga ettiğimiz çocuklarla kanka modunda gezildiği de az olmazdı. Ataricilere gidip oyun da oynardık. Annelerin en büyük hedefi çocuklarını ataricilere giderken yakalayıp bi temiz azarlamak yada dövmek olurdu. O zamanlar çocukların ataricilere gitmesi büyüklerin pavyona gitmesi gibi bi şeydi ailede hoş karşılanmazdı.

Önlükler tek tipti genelde. Mavi yada siyah olurdu diye hatırlıyorum. Ancak kızlar daha erken geliştiğinden genelde önlükleri kısa gelirdi bir süre sonra. Onlar da çok dert etmezlerdi. Kendi aralarında ben daha gözükecem filan türünde muhabbetlere taaa çocukluk yaşından başlarlardı farklı giyinmeye.

O zamanlar boş arazi çoktu. Biz çocuklar top oynayabileceğimiz yada geyik yapabileceğimiz bir sürü boş alan bulurduk. Yoldan tek tük araba geçerdi. Organ mafyası diye bir şey  henüz yoktu sanırım çünki ailemiz öyle sabah bizi sokağa bırakır akşam da geri toplardı ve çocukların başına bir şey de gelmezdi. Hatta ailelerimiz bizi evde tek başına bırakıp gezmeye filan da giderlerdi diye hatırlıyorum.

Mahallede sütçü denen bir kavram vardı. Sütçü elinde güğümle gelir ve kaç litre istiyonuz abla diye sorardı annelerimize. Sonrasında da dereceli kapla boşaltırdı sütü. Sanırım o zamanlardan gelen hani sütçüden tüpçüden çocuk olması muhabbeti bu yakın alışveriş ortamından ileri gelirdi. Adam her gün evlere süt satıyor. Normal tabii. Ama genelde bu tarz esnaf iyi niyetli olurdu ve annelerimize yaşları kendilerinden küçük de olsa abla diye hitap ederlerdi. 

Bayramlar ise bence çok kötü geçerdi. O zamanlar öyle araba maraba yok. Otuz tane otobüse binip akrabaları ziyaret ederdik. Zamanımızın büyük kısmı el öpmekten çok otobüslerde sürünmekle geçerdi. Bir de o zamanlar büyüklere yer vermek zorunluydu baya zor oluyordu ufak tefek halimizle otobüslerde bir o yana bir bu yana savrulmak.

Vesselam ilginç yıllardı. Siyah beyaz televizyonu da, renklisini de ilk kişisel bilgisayarları da kafa ayarını da hep o dönemlerde gördük. İlginç bir kuşaktık sanırım. Ne o eskilerin o sabit fikirliliği ne de yeni neslin rahatlığı ikisinden de nasibimizi almadık.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İlginç Deyimler Sözlüğü

Süper Kahraman Geyikleri: En seksi süper kahramanlar

Enteresan memleketimizden enteresan haberler