Martılar, Güvercinler ve Serçeler


İnsanları bu üç kuş türüne benzetiyorum. 

Martılar bir yerden bir yere göç etmek zorunda kalan halkı simgeliyorlar. Hiç kimse öyle kendi memleketinde keyfi yerindeyse göç etmez. Göç eden insanda da göç ettiği yerde tutunmak için bir hırçınlık bir direnç olur. Martılar öyle hırçın kuşlar, cesurlar, ne bulurlarsa yiyorlar. Göç eden insan da öyledir. Gerekirse çok düşük ücretlere çalışır, en ağır şartlara uymak zorunda kalır ama hep bir direnci hem bir azmi vardır. Gerekirse çok yıkıcı olabilirler. Bir arada hareket etmeleri de biraz birbirlerine destek olmak içindir. Gökyüzünde süzülüp hedefe dalmalarındaki o kararlılık, o hırçınlık yüzlerce kilometreyi göçen insanlarla aynıdır. 

Güvercinleri ise iş bitirici, yol yordam bilen, koşullara uyan insanlara benzetiyorum. Bir güvercin hiç bir zaman aç kalmaz. İnsanların arasında yaşar ve herhangi bir insanı gördüğü zaman yediğinden vazgeçmez sadece biraz temkinli yaklaşır. İhale alan, belediyeyle arası iyi vs tarzı insanlar da hep güvercinlere benzettiklerim. Güvercinler topluma ve yol yordama uymadaki son noktadırlar. Sosyal ilişkileri çok gelişmiştir. Bazen balkona dadanırlar. Bir şekilde yakalar ve atarsınız bir süre sonra yeniden gelirler geri. Bundan hiç bir zaman vazgeçmezler. Bu tarz insanlar da aynıdır. Kapıdan atsanız bacadan giriverirler bir yol yordam uydururlar. En çok yaşama şansı olan kuşlar bunlardır. Hatta taklacı güvercin diye bir tür vardır ki onu da politikacılara çok benzetirim nedense.

Serçeler ise yerel halkı simgeler. Serçeler hiç bir zaman göç etmezler. Çok ürkeklerdir. Ufak bir parça ekmek kırıntısını bile yerken sürekli çevrelerini gözleyen utangaç hayvanlardır. Yerel halk da öyle değil midir? Kendi halinde bölgelerinde yaşarlar ve çoğunlukla da yiyeceklerini bölgelerine günübirlik gelen göçebe kuşlarla paylaşmak zorunda kalırlar. Hep ufak tefek kalmışlardır ve ürkeklerdir. Diğer kuşlara ve insanlara yaklaşmaya korkarlar. Serçeler de genelde topluluk halinde dolaşır. Bu özellikleri kendi aralarında kız alıp veren yerel halkla çok özdeşleşmiştir. Serçeler kendilerinin olanı bile sahiplenmeye korkan yerel halk gibidir. Göç etmediklerinden dolayı, hem kar, kış ve kıtlık gibi koşullarla başetmeyi, hem de azla yetinmeyi öğrenmişlerdir. Bulundukları topraklara çok bağlıdırlar ve ordan gelen besinleri onlar için çok değerlidir. Biliyorsunuz ufak tefek yerli bir araba modelimize de serçe denmektedir. Aslında düşününce, ne kadar Anadoludan, ne kadar güzel bir isim koymuşlar.

Biz Türkler ise daha çok güvercin ve martıyız. Bir taraftan göç etmenin getirdiği acımasızlık diğer taraftan iş bilir olmanın getirdiği faydacılık. Bu ikisini bünyemizde barındırmışız. Serçeler ise aslında ne yazık ki Türkler arasında çok barınamayanlardan. Onlar, bu toprağı savunan, Anadolulu dediğimiz insanlar. Daha ne kadar direnebilirler ki topraklarını ve yemeklerini paylaşacak göçebe martılara ve iş bilir güvercinlere.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İlginç Deyimler Sözlüğü

Süper Kahraman Geyikleri: En seksi süper kahramanlar

Enteresan memleketimizden enteresan haberler